İşte Armağan Çağlayan’ın o paylaşımı:
“Bir telefon haberiyle hayattaki her şey manasını yitirdi. Her şey. Derin bir boşluk duygusu. Güya içi su dolu bir balonmuşum üzere. Yalnızca savruldum. Delirecekmişim üzere hissettim. O denli bir çaresizlik duygusu. Güya her şey şakaymış üzere. Uykunun ortasında gelen telefon duşmuş üzere. Keşke o denli olsaydı! Düş olmadığı gerçeğiyle dün mezarlıkta yüzleştim. Artık başım sıkıştığında arayacağım, bir arada klipler çekip eğlenmeyeceğimiz, O’nun şarkılar besteleyip, şarkı sözleri yazıp bana atmayacağı, otomobille tatile gitmeyeceğimiz , beni imajlı arayıp “hangisini giyeyim” diye sormayacağı, deniz kenarında oturup balık yemeyeceğimiz, benim rakı onun meşrubat içtiği yemekleri yiyemeyeceğimiz, O’nu zorla konuttan çıkartıp yemeğe götüremeyeceğim, benim her gösterime bana yer ayırtmayacağı, seyrettiği cinayet sinemalarını heyecanla anlatmayacağı , “kuzum nasılsın” diye telefon etmeyeceği, montaj sabahlarında “yine çok börek yedim” diye hayıflanmayacağı, birlikte avaz avaz otomobilde müzikler söyleyemeyeceğimiz gerçeğiyle yüzleştim ! Çok mutsuzum …. içimin bir yerlerinden koskocaman bir şey koptu. İçimde kocaman bir boşluk duygusu var. Hüzün. Mutsuzluk. Daha şimdiden kocaman bir hasret. Çaresizlik….
Ama sıklıkla kaygısı ki, “sakın ardımdan yas tutmayın. Sakın!” Artık bunu yerine getirebilir miyim diye deneyeceğim. Lakin başarabilecek miyim bilmiyorum ….
Seni çok özleyeceğim Metin… Hatta şimdiden özledim… Dünyada kötülük bilmeyen bir insan olduğun için güzel bir yerlerde olduğunu biliyorum.. Bir gün tekrar görüşeceğiz…. Seninle ilgili bu türlü bir söz kullanacağım hiç aklıma gelmezdi… Ancak HOŞÇAKAL…”